Hakkımda

Fotoğrafım
Hayatı yaşanması gerektiği gibi yaşayan; aynı zamanda insan olmanın gerekliliklerini yerine getirebildiğini düşünen biri. Gülümseme ise hiçbir durumda yüzünden eksik etmediği bir davranışı. Mucizeleri bekleyen değil, onların peşinden koşan; mutluluğu ve huzuru yakalamak için elinden gelen her şeyi yapan aynı kişi.

27 Şubat 2011 Pazar

Müzik Şart

Bazen kimseyi dinlemek istemezsin, kimseye bir şey anlatmak istemezsin, kimseyle sohbet etmek istemezsin, istemezsin de istemezsin. Sıralarsın tüm müziklerini arka arkaya ve başlarsın acaba şimdi ne çıkacak 
diye beklemeye.

Her şarkı daha önce defalarca dinlediğindir aslında; ama yinede “bunun bu kısmı çok iyiymiş, şunun nakaratı fena değilmiş, hayır hayır bunu dinlememeliyim” gibilerinden cümleler kurarsın. Bazıları vardır ki her şeyiyle bana ait dersin, bir an gözlerini kapatıp yaşamından bir kesiti hemen canlandırıverirsin. Böyle şarkılar dinlendiğinde; yüzdeki bir tebessüm ya da gözlerden akan birkaç damla yaş fark etmeksizin, kişinin ruhu huzur dolar. İşte o anlarda hissedilen bu duygu 
birçok şeyle değişilmez.  

Müzik dosyamdaki şarkıların sürekli güncellenmeyişi biraz da bundandır. Yeni çıkan albümlerde pek bulamam kendimi; yıllardır aşina olduğum, her seferinde dinlemekten keyif aldığım klasiklerimi dinlemenin yeri ayrıdır. Yıllarca da bu böyle gidecek gibi gözüküyor. Onların yanına eklenen yeni birkaç beğeni, eskinin devamı oldukları içindir. Verdikleri tat aynıdır.

Şu an rastgele bir parça dinlenip ruhu beslemenin tam zamanıdır. 
Haydi, bol keyifler.  

25 Şubat 2011 Cuma

Hayat

Alfred D. Souza; "Uzun zamandan beridir hayatın -gerçek hayatın- başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım. Fakat her zaman yolumun 
üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken bir şey, bitmemiş bir iş, hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. Sonra hayat başlayacaktı. Sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı.diyerek kim bilir kaçımızı özetlemiş. Ben şöyle gözümün önünden geçirdim de hayatımı, gerçekten de iyi tanımlama benim için.

Her şeyin istenildiği gibi gittiği bir hayat olabilir mi acaba? Her şeyden memnun olabilen insanlar var mıdır mesela? Biz mi büyütüyoruz yoksa olan biteni.

Alfred D. Souza bu sözü söylediyse ve bu sözde kendimizi bulabiliyorsak elbette ki haklılık payı vardır, öyle değil mi?
Hemen hemen hepimiz yakınırız engellerden, istediğimize ulaşamamaktan. Elimizden geleni yaparız çoğu zaman; ama yine de ters giden bir şeyler olur. Demek ki birilerinin daha çabalaması gerekiyor. Hayatımız sadece kendi yaptıklarımızla şekillenmiyor galiba, dolaylı etkilendiğimiz durumlar da olmalı.

Sözü okuduğumda oturup düşündüm, yarım kalan ne çok şey varmış hayatımda meğer. Tadına tam varacakken elimden kayıp giden, mutluluğunu eksik yaşayabildiğim, sadece hayal olarak bir köşede sıkışıp kalan ve daha tanımlayamadığım niceleri… Her gün bir öncekinden daha iyi geçecek, bir gün bu engel de kalkacak derken yıllar hızla akıp geçiyor. Sayıları sabit kalsa yine iyi; biri bitiyor biri başlıyor ve bir sonraki her zaman daha ağır oluyor. Bunlar da benim yaşamam gerekenlermiş diyerek kendimi teselli ettiğim de rutin bir durum artık. Hayatım bu benim. Kaçınılmaz gerçekleriyle benim hayatım.

Hep kötü şeyler olmuyor elbette; fakat okuduğum sözün etkisinde kalarak sadece bunları yazmak lazımdı. 

Hayat acısıyla tatlısıyla güzel, her şeye rağmen gülümsemek de yine bizim elimizde. 

Engellerin aşılması için ihtiyacımız olan güç bizimle olsun ;)

24 Şubat 2011 Perşembe

Gökyüzündeki Yalnızlık

Hep özenmişimdir gökyüzündeki yıldızlara; ne kalabalıklar, ne kadar mutlular diye. Zamanla anladım ki uzaktan öyle gözüküyorlar aslında.
Gökyüzündeki ışıltının beni benden aldığı günlerden birinde, gözlerimi alamıyordum yıldızların göz kırpışlarından. Sonra dikkatli baktım bir tanesine ve o an fark ettim ki biraz önce mutluluktan uçan o yıldız, yapayalnızdı. Kimsesi yoktu aslında. Üstelik uzaktan bakıldığı kadar parıltılı da değildi.

Biran düşündüm de hepimiz böyle değil miyiz zaten? Sevdiğimiz sevmediğimiz, seven sevmeyen pek çok kişi var etrafımızda, yanımızda… Onların arasında mutluluk oyunu oynuyoruz, neşemizle neşelerine neşe katmaya çalışıyoruz. Peki gerçekte mutlu muyuz? Huzurlu muyuz? Kendimizden başka doğru cevabı bilen olmuyor maalesef.  

Ne dersiniz, bize de yakından bakan birileri var mıdır? İçimizdeki fırtınaları görüp şefkatle yaklaşmak isteyen…

Gökyüzündeki o yıldızı fark ettiğimden beri herkesi daha çok düşünür oldum. Kendimi benden daha çok düşünen olmayacağını bile bile birilerini önemsemenin bir gereklilik olduğunu yok sayamazdım.  Belki de benim gülümsememle ısınmak isteyen birileri vardır. Tıpkı o yıldızın uzaklardan içimi ısıtması gibi.

Çocukluğu Yeniden Yaşamak

Ne güzeldi sadece bir oyuncak derdinde olduğum günler. 
Sokakta, evde, karşılıklı balkonlarda oynadığımız oyunların tadı nerede var ki şimdi. O zamanlar kurduğumuz hayallerin gerçek olabileceğine ne kadar inanıyorsak şimdi tam tersi; umutlarımız kaybolmuş.  

Öyle bir gerçek var ki hala pamuk şeker yerken çocukluğumu anımsayıp geri dönme şansım olsa diyorum. O masum dünyada yaşıyor olsam. 
İnsanların art niyetlerinden, fesatlıklarından, düşüncesizliklerinden, duygudan yoksunluklarından bihaber kalsaydım.  

Büyümek iyi güzel hoş da kaybettiğimiz masumiyetin hesabını kim verecek? Taşlaşan kalpleri kim yumuşatacak? 
İçimizdeki ufaklığı kim uyandıracak?  

Bir çocuğun gözlerindeki ışıltıda boğulmak istercesine 
geri dönmek istiyorum çocukluğuma…  
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...