Hakkımda

Fotoğrafım
Hayatı yaşanması gerektiği gibi yaşayan; aynı zamanda insan olmanın gerekliliklerini yerine getirebildiğini düşünen biri. Gülümseme ise hiçbir durumda yüzünden eksik etmediği bir davranışı. Mucizeleri bekleyen değil, onların peşinden koşan; mutluluğu ve huzuru yakalamak için elinden gelen her şeyi yapan aynı kişi.

30 Nisan 2012 Pazartesi

Yeniden... Yine :)

Bu ay yeniliklerin, yenidenliklerin ayı oldu. Hasretle beklenen buluşmalar gerçekleşti, özlenen şehirlerde nefes alındı. Kaldığı yerden devam edildi her sohbete, her yürüyüşe, her kolkola girmelere, her gülüşlere, her tatlı tartışmalara... Kısacası her şeyin eskisi gibi olduğu test edildi ve onaylandı. Bir zamanlar rutin olan aktivitelerin tekrarlanması damarda dolaşan kana bir hız kazandırdı. Duygular karmaşasında veda, sadece bir sonraki buluşmanın yakınlığını hatırlattı zihinlere. "Hayat bize güzel!" dedirtti sessiz bakışlar. Gözler bazen ağlamaklı olsa da aslında yaşananlar bir zamanların ertelenmiş rüyası gibiydi. Güzeldi her saatiyle geçirilen zaman. Özeldi yolculuğun sonu. Çok beklendi; fakat o ilk sarılma ile bir anda silindi hafızadan uzun bekleyiş. Yalnızca o an oldu mutluluğu arttıran.

Özlüyorsam Suç Mu? demiştim aylar önce. Hissettiklerimi en yalın haliyle yazmaya çalışmıştım. İşte şimdi mükafatımı almış, umudumu sonuna kadar haketmiş, istediğimi gerçekleştirmiş bulunmaktayım. Hala o yazıyı yazarkenki duygularımla hala aynı pozitifliğimle "İyi ki!" diyorum kendime. İyi ki, inanmayı bırakmamışım.

19 Nisan 2012 Perşembe

Ahenk İçinde...

Bazı anlar vardır, sorgulamak istemediğin.
Bazı anlar vardır, olduğu gibi kabullenmekte zorlanmadığın.
Bazı anlar vardır, mutlu edişine sebep bulamadığın.
Bazı anlar vardır, sıkılmadığın.
İşte o anlar, güzeldir.
İşte o anlar, sebepsizdir.
İşte o anlar, doğaldır.
İşte o anlar, tekrarlanması istenendir.

Kimi insanlar vardır, hep dinlenesi.
Kimi insanlar vardır, hep kaçılası.
Kimi insanlar vardır, hep konuşulası.

Kimi insanlar vardır, hep susulası.
İşte o insanlar, sakinleştiricidir.
İşte o insanlar, bencildir.
İşte o insanlar, özeldir.
İşte o insanlar, iticidir.


Yani demem o ki; siz siz olun, her rengi bünyenizde barındırın.

15 Nisan 2012 Pazar

Yok! Yok!

Hep bir cevap arama isteği... Hep bir soru cevaplama niyeti... Hep bir soru cevap ilişkisi gereği... Ne yapıyor bu insanlar yahu? Ne yapıyoruz biz böyle? Nereye kadar irdeleyeceğiz yaptıklarımızı? Ne zamana kadar anların anını kaçıracağız bu düşüncelerle?

Alınan karar alınmıştır, ne gerek vardır tekrar sorgulanmasına. Nasıl bir hastalıktır bu karmaşa. Kurtulmak istemez misin olan biteni sorup cevaplamaktan. Bırakmak istemez misin cevaplarla boğuşmayı. Dur demek istemez misin soruların seni boğmasına.

Derdin ne senin söyler misin dostum? İçini kemiren, aklını kaçırtan, gözünü kör eden, sesini kısan, yüzünü astıran... Nedir seni böylesine kararsız kılan?

Boşversene sevgili kardeşim. Yürüyüp gitsene yoluna. Ne gerek var duraklamalara? Ne gerek var dinlenme molalarına? Yol senin, geçiş hakkı senin; azaltmasana hızını.

Ah be! Kime konuşuyorum ki ben. Ne diyorum, ne duyuyorum, ne anlıyorum, ne anlaşılıyorum ki... Hepsinin öznesi, nesnesi farklı.

Ee, ne sanmıştın? Soru kelimeleri aynı diye aynı yapının sana cevap olacağını mı? İlahi sen!

Yok, yok vazgeç sorulardan ve cevaplardan. Vazgeç bu tavırlardan. Unut gitsin yargılamayı. Bırak rüzgar essin esebildiği yere olanca gücüyle.

Ne diyordun? Tamam mı devam mı? Bence sen düşünmeden "peki" de ve geç. Geç ki kararlılığın yerini korusun. Bir anlamı olsun bunun.

Neyin mi? Ne demiştim ben? Soru yok! Cevap yok! Sadece şu an var.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...