Korku ve tedirginlik devam etse de bir alışmışlık hala duruyor. Alışmışlık değilse bile öyle davranma zorunluluğu. Çok sesli bir gece, kapkara ıssız bir karanlık, ara ara yanıp sönen bir ışık, saatleri kovalayan bakışlar, sessizliğe açlık, iç dünyadaki müzik… Eldeki tüm malzeme bu işte! Yazmaya zorladıkça beyni kalem, tutulup kalan dil… Koşmaya başlayan düşünceler… Bir adım ötesi sayfalar dolusu haykırış… Nereye, kime, hangi amaçla?
Karalama üzerine çalışan bir ressam edasıyla bembeyaz sayfanın simsiyah bir hal alışı… Amaçsız, rastgele hareket eden kalem… Silgi yerine daha koyu gölgeler… Karşıdan bakıldığında karmaşıklığın okunabildiği; ama değeri olmayan bir atık… Uzatılması bir şeye benzemeyecek olan iç döküş… Ancak böyle bir anlam ifade edebilir. Kayıtsız kalmaya dayanamayan bir hayat, akıp gidiyor kendince.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder