Nereye olduğunu önemsemeden nedenini bilmeden gitmek istediğiniz oldu mu daha önce? Hani yapayalnız olduğunuza sevinmenizi gösterecek şekilde bir gidiş, hani kimseyi tanımadığınız bir yere, hani belli bir amaç için var olmak zorunda olmadığınız bir şekilde.
Büyük ihtimal, çoğumuzun belirli bir dönemde gidesi gelmiştir bilinmeyene. Gidenlerimiz olmuştur gidemeyenlerimiz. Dönüşte ya bırakıldığı gibi karşılaşılır her şeyle ya da yeni baştan ‘merhaba’ denir yeni güne.
Böyle gidişlerin kime, nasıl faydası dokunur bilinmez. Zaten sonu da düşünülmez ya, neyse. Önemli olan; içten öyle gelmesidir, düşüncenin davranışa dönüşmesiyle insana tadını vermeye başlayan histir. O his ki insana çoğu şeyi yeniden hatırlatır.
Peki siz hiç kendinizden gitmek istediniz mi? Düşüncelerinizden, irdelediklerinizden, duyduklarınızdan, gördüklerinizden, istemediklerinizden, bildiklerinizden,…
Kendinden gitmeyi neden arzular ki insan, kararsız ise mi? Yoksa karar vermekten kaçmak için mi? Yoksa zayıflıklarının farkında olduğu
ve onlara yenilmemek için mi?
ve onlara yenilmemek için mi?
Belirtmem gereken bir şey var bu noktada: Bahsettiğim öyle kolaya kaçmak isteyenlerin tercih ettiği gitme şekli değil. Başka türlü bir şey. Umursamazlığın ilerlemiş hali ya da umursamaz olmak isteyen birinin tercihi diyelim. Bu tercih birkaç gün öncesinde gelen anlamsız huzurun rahatlığını iyice hissettirmesi için gönderdiği davetiyeden ibaret de olabilir.
Kendimden gitmek, huzurun getirdiği davetiye ile bilinmeyene yolculuğa çıkmak, konforun zirvesinde unutmak istiyorum aklımdakileri. Yalnızca, kendimden kaçmak istiyorum; tabii ki geri gelmek üzere.
Gittiğimden midir nedir, bu sefer toparlayamadım konuyu galiba.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder