Geçenlerde bir karikatür gördüm, o kadar hoşuma gitti ki baktıkça farklı anlamlar çıkarmaya başladım. İçimdeki umut ışığı o kadar parlıyor ki bugünlerde, galiba ondandır güzel şeyler düşünmem.
Görüldüğü üzere umut ve umutsuzluk için hoş bir tanımlama yapılmış. Güya önce bir yol buluyor, umut ediyor; sonra umutsuzluğa düşüp kendisinin hazırladığı bir umutta yok olmaya çalışıyor.
İlk saniyelerden sonra beynim başka sinyaller aldı bu resimden. “Umutsuzluğun içinde bile bir umut var, uyan” dedi resim bana. Umuda da umutsuzluğa da hatta umutsuzluktaki umuda da inanan bizleriz. Onlara anlam yükleyen, yüklediği anlamlara göre hayatını şekillendiren kendimizden başkası değil.
Elimizden gelenin en iyisini yaparak kazandığımız umudu, birkaç tökezlemeden sonra umutsuzluğa çeviren; fakat hala köşede bir yerde sıkışıp kalan umuda yelken açmak için bekleyen biziz.
Pes etmemeyi amaç edinmiş kişiler olduğumuzu böyle ispatlıyoruz işte hayata.
Pes etmemeyi amaç edinmiş kişiler olduğumuzu böyle ispatlıyoruz işte hayata.
Her şeye rağmen umutlarımın olmasına içten bir gülümse geliyor yine kendimden. Umutlarınızı görebiliyor olmanız dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder